Arayüz Kampanyası ile Fark Et üçüncü sezonun beşinci bölümünde Galatasaray Üniversitesi sosyoloji bölümünden Doçent Dr. Hakan Yücel’i ağırladı. Kampüsten Sesler: Üniversite Öğrencileri Ne İstiyor? isimli programda Hakan Hoca’nın en son yayımlanan raporu Kampüsten Öğrenci Toplulukları: Üniversite, Siyaset ve Değerler’in çıktıları üzerine konuştuk. Üniversite kampüslerindeki durumdan, öğrencilerin taleplerinden bahsettik.
“Genç dediğimiz kişi karar mekanizmalarının dışında kalan ve eğitilen kişidir.”
Yayımladıkları raporda kuşaklar arası ön yargıların gençlerin potansiyellerini görmemize engel olduğuna değiniyorlar. Buna bağlı olarak öncelikle gençlik mitlerinden konuşuyoruz. Genç olmak biyolojik bir durum değil, toplumsal bir kurgu. Kurumsal eğitimin önem kazanması ile gençlik de önemli bir toplumsal olgu olarak ortaya çıktı. Gençlik krizinin temelinde bu kurgunun oluşumu yatıyor. Gençlerin yalnız toplumsal hayattaki rolü değil, politik mekanizmalarla ilişkileri de önem arz ediyor. Gençlere bakışın da tarih boyunca değişkenlik gösterdiğini görüyoruz. 68 neslinin devrimci gençleri ile neo-liberal dünyanın apolitik gençleri arasında fark var. Bu fark gençlik algısının değişmesinden kaynaklanıyor. Bu da olgunun toplumsal üretim olduğunu destekliyor.
Yetişkinlerin tartıştığı konuları gençler çoktan aşmış durumda
Hakan Hoca öğrenciliğini de sayacak olursa 30 yıldır akademik hayatın içinde. Bu süreç içindeki gözlemlerinden hareketle kuşaklar arasındaki farkın gittikçe açıldığını söylüyor. Yönetim ve öğrenciler, öğretmenler ve öğrenciler ve tabii ki YÖK ile öğrenciler arasında gündem farkı var. Söz konusu olan aynı gündem içinde farklı aktörlerin çatışmasından fazlası. Üstelik iletişim kanalları da günden güne kapanıyor. Örneğin öğretim üyelerinin gündemi rektörün öğretim üyeleri arasından seçimle belirlenmesi. Öğrencilerin gündemiyse rektörün üniversite bileşenlerinin tamamının katılımı ile ortak olarak belirlenmesi ve üniversite yönetiminin her aşamada katılımcı olması. Gündemlerin farklı olması çatışmanın ötesinde problemler yaratıyor: Ayrı dünyalarda yaşama problemi.
Hakan Hoca, farklı üniversitelerden hak mücadeleleri sürdüren farklı gruplarla yaptıkları görüşmelere dayanarak ortak problemlerden birinin üniversite yönetiminin katılımcı olmaması olduğunu söylüyor. Gençler kampüs hayatının öğrencileri dışlayıcı biçimde kurgulanmasından rahatsız. Herkesin ortak problemi üniversitelerin hiyerarşik olması. Bu sadece yönetim ile ilgili değil, öğrenci üyeleri ile de ilgili bir sorun. Pek çok öğrenci hocalarının iletişime kapalı olmasından yakınıyor. Yönetim anlayışının ve bunun bir yansıması olarak akademik personelin bir kısmının cinsiyetçi olması da önemli bir sorun.
Taleplerle beraber baskı da artıyor
Gençlerin hak talepleri son on yılda çok hızlı bir biçimde arttı. Özellikle saygınlık ve özgürlük talepleri artıyor. Gençler kendilerinden beklenen saygıyı öğretim üyelerinden de görmek istiyorlar. Genç mutsuzluğunun sebeplerinden biri de kendilerine gösterilen muamele ve üniversitede konumlandırılış biçimleri. Hak talepleri yerine getirilmeyip üzerine baskı da artınca tepki kaçınılmaz oluyor. Dünyayı izleyen ve farkındalığı yüksek bir gençlik oluşuyor. Bu gençliğin potansiyeline rağmen yönetimin iletişim kanalları yeterince açık değil.
Öğrenciler edilgen aktörler olmak istemiyor
Gençlerin üniversite anlayışı yönetim tarafından bilinmiyor. Gençlerin taleplerinin üniversite yönetimi ve akademisyenler tarafından bilinmesi ve bu talepleri gerçekleştirmeye yönelik adımlar atılması gerekiyor. Bunun yolu da katılımcı üniversitelerden geçiyor. Gençler yalnızca talepte bulunmak istemiyorlar. Oyunun bir parçası olmak istiyorlar. Karar alma süreçlerinde etkili olmak istiyorlar. Katılım mekanizmalarını artırmak gerekiyor. Oysa var olan mekanizmalarda bile daralma var. Öğrencilerin katılımı artmazken öğretim üyelerinin katılımı dahi azalıyor.
Yorum yok.